İçimizdeki Çocuk
Mutluluk da mutsuzluk da bizim seçimimiz olabilir mi?
Hepimiz yaşamlarımızda birçok durumlarla karşı karşıya geliyor, deneyimler yaşıyoruz.
Hikayelerimiz ne kadar birbirinden farklı olsa da yaşanılan duygularımız aynı aslında. Nefret, üzüntü, çaresizlik karşısında ki acı, korku,öfke, utanç, değersizlik,pişmanlık,suçluluk tüm bu duyguları yaşarken bir yandan da mutluluk, sevinç, huzur, özgürlük sevgi ve aşkı da beraberin de yaşayabiliyoruz. Sorsam size hayatınızda yaşadığınız mutlu anların çok az olduğunu söylersiniz. Peki ne oluyor da mutluluğu az, mutsuzluğu daha fazla hatırlıyoruz her ikisi de duygu ise ve her ikisini de biz yaşayabiliyorsak ne oluyor bu sistem nasıl işliyor hiç düşündünüz mü? Zihnimiz olumsuzu daha çok seviyor ve olumsuza odaklanıyor. Zihnimiz şikayeti seviyor. Başarılı olan bir kimse başarısızlığa odaklandığında neden defalarca her sunduğu proje ret cevabını alıyor, yada her iş başvurusunda olumsuz sonuçlanıyor. Bazılarımız İlişkilerimizde ben tam oldu dediğimde,aynı şeyi tekrar yaşıyorum ve olmuyor diyor. Hepimiz bu kısır döngüyü yaşamışızdır. Hayat ilişkiler bütünü dersek bu ilişkileri beceremediğimizden mi kaynaklanıyor dersiniz...
Şimdi birlikte kendimize bir bakalım, duygularımıza, hislerimize neler var içimizde ne kadarı koşulsuz ve tam bir inanç kapsıyor, ne kadarı şüphe ve korku ,kaygı ile dolu.Şüphe ve kaygı dolu duygular bize ne kazandırmış bir kar zarar tablosu yapsak sanıyorum hepimiz iflas etmiş oluruz. Şimdiye kadar biriktirdiğimiz negatif duygularımız, bize ait olmayan başkalarından ödünç aldığımız duyguların farkında mısınız? Herbiri nasıl ağırlık yapıyor bize ?
Belki şimdiye kadar yaptığımız tüm şikayetlerin asıl sebebi başkasına kızdığımızı sanırken aslında kendimize kızmamız, başkasına seni sevmiyorum derken aslında kendimize seni sevmiyorum dememizden. Bir An'lık kendimizle kurduğumuz samimiyetle bakarsak nefretimiz, öfkemiz aslında hep kendimize...hayat bir ayna olsa tüm ilişkilerimiz bizi yansıtıyor bunun farkında mısınız...Birilerini ret ederken annemizi, babamızı ret ederken, onlara kızarken kendimizi özümüzü ret ediyoruz aslında.
Tüm duygularımız bizim parçalarımız. İşte bunu fark ettiğimiz anda değişim başlıyor. Hepimiz küçük bir çocuktuk. O zaman dünyaları yaratan, her istediğimizi almayı bilen, acıktığımızda avazımız çıktığı kadar bağırıp isteğimizi sonunda alan, canımız istemediğinde hayır diyebilen biz değil miydik? Ne oldu neden şimdi hayır demeyi unuttuk hayır demenin kendimize dediğimiz evet olduğunu unuttuk.Acaba biz mi unuttuk,unutturuldu mu ? Tartışılır!
Yaşam seçimlerimizden oluşur buna ne kadar katılıyorsunuz bilmiyorum örnek vermek gerekirse yola çıktınız gideceğiniz yer de belli fakat oraya ne ile gideceğiniz, hangi yoldan, sokaktan gideceğiniz size bağlı, sizin kararlarınıza ve sizin seçimlerinize öyle değil mi?
Peki bu seçimleri neye göre yapıyoruz şimdiye kadar yaşamış olduğumuz deneyimlerimizle ve inançlarımızın bizde oluşturdukları anlamlarımızla yapıyoruz. Deneyimlerimizin bazıları bizim gözlemimiz bazıları da aslında sonradan öğrenilmiş veya bize yapıştırılmış öyle olduğunu varsaydığımız kalıplarımızdan geliyor. İşte yaşamda kendi sorumluluğumuzu almadan ve kabul etmeden, içimizde biriken öfkeler ve kızgınlıklarla bir adım öne iki adım geriye gideriz. İstemediğimiz durumlarda defalarca tekrar tekrar buluyoruz kendimizi. Öyleyse önce kendi yaşam sorumluluğumuzu almamız gerekiyor, sonra yaptığımız hatalarımızı, yanlışlarımızın hepsinin bir deneyim olduğunu kabul etmek kendimizi olduğumuz gibi sevmek, önce kendimize seni seviyorum diyebilmeliyiz. Her koşulda ve her durumda tıpkı bir bebeğe dediğimiz gibi... İçimizdeki ben’e seni seviyorum, beni affet bugüne kadar seni dikkate almadım, senin sesini duymadığım için senden özür diliyorum demeli ve bizi biz yaptığı için ona teşekkür etmeliyiz. İçimizde bizi oluşturan her parçamızdan özür dilemeli, affetmeli ve teşekkür etmeliyiz.
Yaşam bizim sahnelediğimiz bir oyun bu oyunda kendimiz olmayı unutup, çocuk halimizde ki bizi unutup sonradan başkalarından aldığımız ikinci el duygularımızdan özgürleşmeli...kendimizle barışıp kendi değerlerimizle var olmalı, sevgi ile kabul edip kucaklamalıyız kendimizi.
Yaradanın bize armağan etmiş olduğu VAROLUŞ gücümüze sahip çıkarak, mükemmel ve tam olduğumuzu bilerek mükemmelliği dışarıda değil içimizde aramalıyız. Farkında olursak korkularımızdan kendi engellerimizden kurtulur, her yaşadığımız olayı deneyim ve öğreti olarak algılar ve içindeki barındırdığı şefkati ve sevgiyi görmeyi başarırsak nasıl ilerlediğimize inanamayacaksınız. Geçmiş yaşandı ve bitti. Şimdi yeniye geçme zamanı ve kendi yaşam oyunumuzun kurallarını siz koyacaksınız.
Yaşam yolunda sevgi en büyük silahınız kalpleriniz sımsıcak sevgi ile dolsun.
 (1).png)
